29 Nisan 2010 Perşembe

TURİZM DEĞERLERİ

Rize dik yamaçlı vadileri, doruklara ulaşılabilir dağlan, buzul gölleri, zümrüt yeşili yaylaları, tarihi kemer köprüleri ve kaleleri, coşkun akan dereleri ile çok özel bir turizm beldesidir. Kano, deltaplan, dağ, kayak, trekking gibi bir dizi hoby turizm etkinliğine uygun doğaya, güvenilir ve içtenlikli bir ortama sahiptir.

a) Yaylalar: Kaçkar sıradağlarının eteklerinde, Çamlıhemşin, Hemşin ve İkizdere ilçelerinde yoğun biçimde yer alan yaylalar, iyi korunmuş özgün mimarili evleriyle bulutların ötesinde bir yaşam sunar izleyenlere. Bu yaylalardan Ayder, Aşağı-Yukan Kavron ve Anzer yaylaları Turizm Merkezidir. Bu yaylalar özellikle yaz aylarında yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri olur.

b) Dağ Sporları : Kaçkar Dağları Türkiye'nin 4 büyük dağıdır. Alp dağları silsilesindendir. Yürüyüşler dağ tırmanışları, için uygun bir ortam oluşturur. Flora ve fauna olarak da çok özel bir yapıya sahiptir.

f) Safari : Bu bölge safari için en güzel doğal parkurlara sahiptir.

c) Kano : Rize derelerinde özellikle Fırtına ve İyidere'de karların eridiği zamanda "Kano" yapılmaktadır.

d) Termal Turizmi : Doğu Karadeniz'in tek kaplıcası AYDER'dedir. Çok hastalığa iyi geldiği kanıtlanan kaplıca ilgi odağıdır. Ayrıca içmece olarak Rize zengindir. Özellikle ANDON içmecesi mide ve böbrek hastalıklarına iyi gelmektedir. Ikizdere Ilıca Köyünde de sıcak su sondaj çalışmaları devam etmektedir.

e) Kuş ve Kelebek Gözlemciliği : Kaçkar'ların zengin florası yanında kuş ve kelebeklerin fazlalığı bu etkinliğin yapılmasına fırsat verir. Özellikle İkizdere

COĞRAFYASI

Doğu'da Artvin, Güneyde Erzurum ve Bayburt, Batıda Trabzon ve Kuzey'de Karadeniz ile sınırlı olan Rize, çok engebeli bir arazi yapısına sahiptir. Deniz kenarlarındaki dar vadi ağızları hemen hemen hiç yoktur. Yüksek rakımlı tepeler arasındaki en yüksek nokta olan Kaçkar (3932 m.) yaz-kış kar tutar. Kaçkar Dağının doğal yapısı birçok kış sporu yanında, trekking ve dağcılık içinde topografyaya sahiptir. Dağ kayak için Kaçkarlar doğal bir pist görünümündedir. Rize ili topraklan Kuzey Anadolu kıyı dağlarının yüksek kesimlerinden doğarak Karadeniz'e dökülen irili ufaklı birçok akarsu ile bölünür. En önemlileri Fındıklı Deresi, Büyükdere, Pazar Deresi, Karadere, İyidere ve Fırtına Deresi'dir. Bu dereler çeşitli yerlerde şelalelerle süslenir., Alabalık cinsinin en iyileri bu derelerde yetişir. Rize'deki göller, dağların yüksek kesimlerinde buzulların aşındırması neticesinde oluşmuş buzul göllerdir. Bu göller Çamlıhemşin ve Ikizdere'nin sahip olduğu doğa harikalarıdır.Rize'de kışlar ve yazlar ılık geçer. Yıllık sıcaklık ortalaması +14° civarındadır. Bölge Türkiye'nin en çok yağış alan yeridir. Yılda m2'ye 2510 kg yağış düşer. Bu iklim özelliklerine göre yörede Akdeniz bitkileri turunçgiller ve çay yetişir. Ormanlarda en çok kayın, meşe, kestane, ıhlamur, ladin, kızılağaç ve Orman gülü bulunur. Ormanlarda kurt, ayı, yaban domuzu, çatal boynuzlu dağ keçisi, huş tavuğu ve kuşlar bulunur. Bölge kuş gözlemciliği için de uygun bir ortam oluşturur.

28 Nisan 2010 Çarşamba

RİZENİN YÖRESEL YEMEKLERİ

Çorbalar

Korkoto Çorbası ve Ayran Çorbası Korkoto Kırılmış mısır

Malzemeler

İki su bardağı korkoto, Bir su bardağı ayran, İki çorba kaşığı tereyağıYapılışı Önce korkoto suya atılır, ayran ve tuz katılır, tereyağı konup pişirilir. Günümüzde; salça tereyağında pişirilerek servis yapılırken çorbanın üzerine gezdirilmektedir. Fasulye (Lobya) Çorbası
Malzemeler Uç su bardağı kuru fasulye, Domates büyüklüğünde içyağı, iki baş ortaboy soğan veya soğana karşılık prasa yaprağı.

Yapılışı

Önce kuru fasulye suda pişirilir. Soğanlar veya pırasa yapraklan ayrı bir kapta pembeleşinceye kadar yağda kavrulur, fasulye, içyağı, tuz ve su ilave edilip pişinceye kadar yeniden kaynatılır. Kemik ilave edilirse daha lezzetli olur. Nane katılarak yenir.

Hopi (Hupi) Çorbası

Malzemeler

Uç yoğurt kasesi hopi. (İçiyle birlikte kurutulmuş kuru fasulye), bir kaşık tereyağı, Bir domates büyüklüğünde içyağı, İki baş soğan veya bunun kadar prasa yaprağı

Yapılışı

İnce doğranmış soğanlar veya pırasa yaprakları yağla kavrulur. Kırılmış fasulye hopileri içine atılarak karıştırılır, su ve tuz ilave edilip piş irilir. Kemik ilave edilerek pişirilirse iyi olur. Nane ve sarımsak ilave edilerek yenir.

Kabak Çorbası

Malzemeler

Bir beyaz kabağın dörtte biıi, Bir su bardağı kuru fasulye, Uç çorba kaşığı yağ.Yapılışı Kabuğu soyulan kabak kuşbaşı şeklinde doğranır, kazana konup ayrı bir kapta piş erken başka bir kapta pişirilen kuru fasulye, tuz ve yağla birlikte kabağa ilave edilir. Kum fasulye yerine taze fasulye kullanılabilir. Çorbaya bulgur, arpa veya pirinç ilave edilebilir.

Fasulye Tavalası

Malzemeler

Bir kilo taze fasulye, iki baş soğan veya soğan yerine yeteri kadar pırasa yaprağı, beş diş sarımsak, iki kaşık tereyağı veya zeytinyağı
Yapılışı

Bir kilo daneli fasulye kırılarak kazana konur, yeterince pişirildikten sonra bir süzgeçte süzülür. İnce doğranmış soğan veya soğan yerine prasa yaprağı yağda kavrulur. Süzgeçte süzdüğümüz fasulyeler önceden hazırladığımız sarımsak, kavrulmuş soğana ilave edilir; tuzu konulup 10-15 dakika tavada veya kazanda kavrulur, sıcak yenir.

Turşu Kavurma

Malzemeler

Bir kilo fasuülye turşusu, üç baş soğan veya buna denk pırasa yaprağı, beş diş sarımsak, iki kaşık tereyağı veya buna denk zeytinyağı

Yapılışı

Fasulye turşusu bir gün önceden suya konur, tuzu çıkartılır. Hiç su kalmayacak şekilde elle sıkılır. Soğanlar, ay şeklinde bir tavaya doğranırlar ve zeytinyağı ile pembeleşinceye kadar kavrulurlar. Daha sonra hazırlanan turşu, tavaya ilave edilir, ezilmiş sarımsak ve az bir miktar biber konarak 10-15 dakika kavrulur. Sıcak veya soğuk olarak yenebilir. Eskiden ilk yemek olarak ve mısır ekmeği ile birlikte yeniyordu. Bir lokma ekmek tavaya uzanıyor ve parmaklar yardımıyla bir tutam turşu alınıp ağza getiriliyordu. Günümüzde ise turşu kavurma, salata gibi sofraya konulmakta ve iştah açıcı olarak alınmaktadır. Tomart Kavurması
Tomari sulak yerlerde, ırmak kenarlarında kendiliğinden yetişen otsu bir bitkidir. Yapraklan pazı yaprağı genişliğinde ve pazıdan biraz daha serttir. Tomari kavurması Pazı kavurması gibi yapılmaktadır. Pazı ve tomari karışımı olarak da yapilabilir.

Karalahana Dolması

Malzemeler

Dört bağ lahana, iki baş soğan, bir su bardağı korkoto, iki kaşık tereyağı veya iç yağı.

Yapılışı

Eritilmiş yağda soğanlar kavrulur. Doğranmış haşlanmış ve süzülmüş lahanalar buna ilave edilir. Suyu, tuzu, ve acı biberi konulduktan sonra 20-30 dakika kadar pazı dolması kıvamında pişirilir. Suyu tuzu konulurken daha önceden ıslatılmış korkoto da ilave edilir. Korkoto yerine bulgur ve pirinç de konabilir.

Lahana Haşlaması

Malzemeler

Altı bağ lahana, bir domates büyüklüğünde içyağı, bir kase fasulye, iki kaşık mısır unu, iki kaşık tereyağı, bir kiloya yakın kemik, bir miktar acı biber (Lav Biberi)

Yapılışı

Lahanalar önce yıkanıp temizlenir. Daha sonra elle bükülerek doğranır, fasulye ile beraber veya ayrı ayrı haşlanır ve süzülür. Lahana kaynatılıp süzülmezse tadı acı olur. Kazana su koyarak bütün malzeme buna ilave edilir. Tuzu biberi konur, yarım saat pişirilir.

Ezme Lahana

Malzemeler

Altı bağ kara lahana, bir domates büyüklüğünde içyağı, bir kaşık tereyağı, bir bardak içyağı, bir bardak un, az miktarda acı biber.

Yapılışı

Önce, temizlenmiş ve doğranmış lahana ve fasulye ayrı ayrı haşlanır ve süzülürler. Mısır unu dışında bütün malzemeler ve tuz kazana konur, kaynatılmış su ilave edilir ve pişirilir. Suyu bir başka kapa alınıp ezme işine girişilir. Lahanayı ezmek için özel bir kutali (Kepçe uzunluğunda düz yontulmuş ağzı dört parmak kalınlığında ve genişliğinde bir araç) veya kepçe kullanılır ve lahana muhallebi kıvamı alıncaya kadar ezilir. Ezme işi bitince lahanadan daha önce alınmış olan su ve bir miktar mısır unu kazana yavaş yavaş ilave edilir ve 5 ila 10 dakika karıştırılarak kaynatılır. Ezme lahanaya damak zevkine göre tatlı kabağı, taze fasulye, taze mısır veya pazı ilave edilebilir.

Lahana Roktikosu

Lahana rohtikosu ayrı bir yemek olmayıp ezme lahanadan yapılan bir yiyecektir. Ezme lahanaya ufalanmış mısır ekmeği ve tereyağı katarak kaynatılır. Eğer kavurma konursa daha lezzetli olur.

Lahana Sarması

Malzemeler

Altı veya yedi bağ kara lahana, üç baş soğan, bir kilo ince kıyılmış et, bir kase korkoto, maydanoz.

Yapılışı

Soğanlar ince ince doğranır. Yeteri kadar tuzla ovulur, ince kıyılmış et, korkoto, maydanoz, tuz, su ilave edilerek dolma içi hazırlanır, daha önce haşlanmış süzülmüş lahana yaprakları ile sarılır. Dolmaların üzerini geçmeyecek kadar su konulup kazanda pişirilir, sıcak servis yapılır. Kazanın en altına kemik konursa daha lezzetli olur. Korkoto yerine bulgur veya pirinç konabilir.

Hamsi Çıgırtası

Malzemeler

Bir bağ pazı, bir bağ taze soğan veya buna denk yerli prasa yaprağı, iki bardak ince mısır unu veya buna denk buğday unu' da olabilir, bir tas tuzlu hamsi, bir yumurta büyüklüğünde içyağı. Kızartma için zeytinyağı yoksa tereyağı.

Yapılışı

Hamsiler önceden suya konarak ayıklanır, kılçıklarından temizlenir, hamsi, un, kıyılmış pazı ile soğan içyağı ile karıştırılarak ekmek hamuru gibi hafifçe yoğrulur, tuzu kontrol edilir. Yumurta katılırsa daha iyi olur. Bir santim kalınlığında veya daha ince yayılarak tavada kızartılır. Çığırta hamuruna köfte biçimi verilerek de kızartılabilir. Hamsili Pilav
Hamsili pilavın ilk şekli "Hamsili Rasti" yemeğidir. Korkoto, az miktarda pazı veya pırasa yaprağı, kılçığı alınmış tuzlanmış hamsi ile birlikte karış tınhr, yağı konarak kazanda pilav gibi ve pilav kıvamına gelinceye kadar piş irilir. Hazırlanan malzeme tepsiye konarak pleki veya kuzinede piş irilebilir.

Malzemesi

Bir kilo veya bir tas hamsi. (Taze veya tuzlu hamsi olabilir), dört bardak pirinç, Uç baş soğan, bir avuç nane, Bir buçuk bardak zeytinyağı veya tereyağı.

Yapılışı

Hamsi tuzlu ise suya konur ve tuzu alınır. Taze veya tuzlu olsun önce hamsilerin kılçıkları temizlenir. Pirinç yıkanıp temizlenir, hamsi hariç, diğer hazırlanmış malzeme ile karıştırılır, iki bardak pirinç üç bardak su hesabıyla suyu konur. Tepsiye bir sıra hamsi dizildikten sonra üzerine hazırlanmış malzeme konur ve en üstüne de bir sıra daha hamsi dizilir. Tepsi plekide veya fırında pişirilir. Sıcak veya soğuk olarak salatalık veya ayranla yenir.Bu gün hamsi pilavı baharat, maydanoz , kuş üzümü ile zenginleştirilmektedir. Hamsili pilava, kuş başı doğranmış patateste konabilir. Genellikle hamsili pilav yapılınca başka yemek yapmaya gerek görülmez.

Plekide

Yapılışı


Taze hamsi başları kesilerek temizlenir ve tuzlanır. Bir oluklu kiremit alınarak üzerine kumar yaprağı veya lahana yaprağı serilir. Temizlenmiş hamsi yaprağın üzerine dizilir, üzeri aynı tür yaprakla örtülür ve en üstte bir oluklu kiremit daha konarak ocağa veya ateşe sürülür ve üzerine közler çekilerek pişirilir. Kiremit yerine pleki de kullanılabilir. Kiremitte dizilen hamsiler plekiye dizilir, üzeri sacla örtülerek üzerine ateş yakılır ve pişirilir.

Muhlama

Malzemeler

Üç tahta kaşığı mısır unu, üç kaşık tereyağı, bir kase tel veren peynir, İlik SU ve tuz.

Yapılışı

Bakır bir tavada tereyağı eritilir. Mısır unu konulup pembeleş inceye kadar kavrulur. Tavaya ilik su ve peynir ilave edilir. Peynirin tuzuna göre tuzu ayarlanır. Hafif ateşte karıştırılarak yağını üzerine verinceye kadar pişirilir.Muhlama tel veren peynirle yapılabileceği gibi her türlü peynirle veya minci ile de yapılabilir. Peynir ve minci sade olarak da yağda pişirilebilir. (Buna pişirmek yerine ısıtmak demek daha doğru olur). Yağda sade olarak pişirilen peynire peynir muhlaması, yağda sade olarak pişirilen minciye de minci muhlaması denir.Hemşin yöresinde bir miktar kaymak alınarak tavaya konur, ateş üzerinde kaynatılır, içerisine yavaş yavaş mısır unu ilave edilir. Daha sonra bir miktarda ince ince doğranmış köy peyniri konmak suretiyle sıcak olarak servis yapılır. Bu muhlama şekline adı geçen yörede "kuymak muhlaması' denmektedir.

Hoşmer

Malzemeleri

Bir litre kaymaklı süt, bir kase köy peyniri, üç tahta kaşığı mısır unu, yeterince tuz.
Yapılışı Kaymaklı taze süt süzgeçle süzülerek bir tavaya boşaltılır. Tava ateşe konarak kaynatılmaya bırakılır. Elenmiş mısır unu, kaynayan süte yavaş yavaş ve karıştırılarak ilave edilir. Normal kıvama gelince ince doğranmış köy peyniri ve tuz konur. Peynirin hoşmer içine erimesiyle birlikte sıcak servis yapılır.Hemşin yöresinde kaymağı alınmış süt içerisine mısır unu karıştırılarak yapılan tava işine "Kotniyar" denmektedir. Kotniyara peynir konmaz.Hoşmer, muhlama gibi yenir ve yerken yağ tavada göllenir.

Haşıl

Malzemeler

Sıcak mısır ekmeği, tereyağı ve minci.Hazırlanışı Sıcak mısır ekmeğinin içi yayvan bir kap içersine boşaltılır.İçersine bol miktarda tereyağı ve tuzlu minci (Lor) katılarak karıştırılır. Mısır ekmeğinin sıcağında yağ, ekmeğe ve minciye sirayet eder. Soğutulmadan yenir.Sıcak ekmek bulunmadığı zamanlarda soğuk ekmek bir tavanın içine ufaltılıp yağı ve mincisi konur. Sonra hafif ateşte ısıtılarak yağın ekmeğe nüfus etmesi sağlanır. Böylece leziz ve besleyici bir yiyecek elde edilmiş olur.

Laz Böreği

Malzemeler

Beş yumurta, yedi su bardağı süt, beş kaşık tereyağı, bir buçuk su bardağı şeker, bir buçuk kahve fincanı nişasta, bir buçuk kahve fincanı pirinç unu, alabildiği kadar buğday unu, tuz.

Yapılışı

Bir kase su, iki kaşık tereyağı, bir yumurta sarısı, az tuz, bir iki damla zeytinyağı ve alabildiğince un katılarak yoğrulur ve ondört parçaya bölünür. Bu ondört parça ile laz böreğinin on dört yufkası açılır.Yapraklar arasına konacak muhallebinin yapılışı: Süt ve şeker kaynatıldıktan sonra az tuz konur, ayrı bir kapta pirinç unu veya nişasta, dört yumurta sarısı, bir bardak soğuk su ile iyice çırpılır, kaynayan süte karıştırılarak ilave edilir. Piştikten sonra bir tutam karabiber serpilir.Yedi hamur tek tek açılır ve her bir yaprağına tereyağı sürülerek tepsiye dizilir, üzerine önceden hazırlanmış olan muhallebi soğuk olarak dökülür. Geriye kalan yedi hamurda tek tek açılarak ve tereyağı sürülerek muhallebinin üzerine dizilir. Arzu edilen şekilde kesilir, üzerine tereyağı gezdirilerek fırına verilir.Bir buçuk bardak şeker, bir bardak su ile hazırlanan ilik şurup, fırından çıkan böreğin üzerine dökülür. Fındık veya cevizle süslendikten sonra ılık olarak servis yapılır.

Enişte Lokumu

Eskiden kaynanaların damatlar için yaptıkları ve kızlarını her ziyaretlerinde bir bohça yapıp damat evine gönderdikleri yüksek kalorili bir pasta türüdür. Çokca yapılan bu lokumlar, gelin tarafından koca evi halkına birer ikişer dağıtırdı ve bir ihtimal utanıp da yiyemediği zamanlarda odasında gizlice yerdi.

Malzemeler

Uç su bardağı tereyağı (Margarin de olabilir), üç su bardağı yoğurt, altı su bardağı şeker, üç yumurta, yarım limon suyu, yarım çorba kaşığı karbonat, alabildiğince buğday unu ve tuz

Yapılışı

Şeker, yumurta ve yoğurt bir kap içine konur, şeker eriyinceye kadar çırpılır. Şeker yağ içine erimediğinden eritilmiş ilik yağ bu karışıma sonradan ilave edilir. Diğer yanda yarım limon suyuna karbonat katıp karıştırarak yağı karışıma katılır ve alabildiğince un konarak kulak memesi yumuşaklığında bir hamur yapılır. Hamur on dakika dinlendirilir. Bu hamurdan iki yumurta büyüklüğünde parçalar alınarak avuç arasında yuvarlayıp uzatılarak lokum şekli verilir. Yağlanmış tepsiye birer parmak ara ile yerleştirilir, üzerine bıçakla (Z) şeklinde kesikler atarak şekillendirilir. Plekide ekmek pişirir gibi üzerine sac örtülerek veya kuzinede orta hararette pişirilir.

KÖPRÜLER VE CAMİLER

Şenyuva Köprüsü (Çamlıhemşin)

Eski adıyla Çinçiva Köprüsü bölgenin taş köprülerinden birisidir. Tek bir kemerle Fırtına Deresi geçilmiştir. Ayrıca korkuluk duvarı tamir edilerek üzerine demir bir kısım ilave edilmiştir. Köyün yaşlıları 1699 tarihli bir kitabesinin 1946 yılındaki bir selde kaybolduğunu kaydederler. Eğer bu doğru ise, yapı bölgenin en eski köprülerinden birisidir. Köprüköy Köprüsü (Çamlıhemşin)
Fırtına Deresi üzerinde kurulu taş köprülerinden birisidir. Köprünün batı ayağına küçük bar tabliye kemeri ilave edilmiştir. Tabliyesi iki yandan dik olan köprünün korkuluk duvarları kısmen yıkılmıştır. Köprünün 19. yüzyıl sonlarında Türk ustalar tarafından yapıldığı bilinmektedir.

Çağlayan Köprüsü (Fındıklı)

Köyün merkezinden geçen Abu Deresi üzerinde kurulmuştur. Bölgedeki yaygın taş köprülerden birisidir. Tek bir kemer gözünden oluşur. Son yıllarda kullanılmayan köprünün korkulukları yıkılmıştır. Yapıldığı tarih bilinmemektedir. Güneyce Köprüsü (İkizdere)
Güneyce'nin merkezinden geçmekte olan İyidere Suyu üzerinde yapılmış tek gözlü taş köprüdür. 1901 yılında inşa edilmiştir

CAMİLER

İskende Cafer Paşa Camii

İslampaşa Mahallesi'nde geniş bir hazire içinde İslampaşa ve Kurşunlu Camii olarak da anılmaktadır. H. 978/M. 1570 yılında İskender Cafer Paşa tarafından yaptırılmıştır. Cami ahşap bir son cemaat yeri, taş duvarlı ve kubbe ile örtülü bir harim kısmından meydana gelmektedir. Caminin duvarları moloz taşlarla örülmüştür. Harimin kuzeybatı köşesinden minareye çıkılmaktadır. Kare planlı harime kuzey cephedeki kapı ile girilir. Her cephedeki iki pencere aydınlanmayı sağlar. Bu pencereler düz letonludur. Ayrıca sekizgen kubbe kasnağı üzerinde yuvarlak kemerli pencereleri vardır. Tromplara oturan kubbe içinde demir parmaklıklı bir kandilliğe sahiptir. Kubbe dıştan ise kurşun kaplıdır. Taş mihrap sade bir görünüme sahiptir. Camiye göre oldukça büyük olan ahşap minber yenidir. Eskiden ahşap olan mahfil son yıllarda betonarme olarak yenilenmiştir. Süslemeler de yenidir.

Büyük Gülbahar Sultan Camii

Bütünüyle dikdörtgen planlı olan cami son cemaat yeri ve harim kısmından meydana gelen kırma çatılı bir yapıdır. İnşa tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Son cemaat yeri bir subasman üzerine oturur. İki katlı taş ve ahşap olarak inşa edilmiştir. Doğu tarafında imam odası, batısında bir odunluk ile üst kata çıkan merdiven bulunmaktadır. Üst kat bağdadi olarak inşa edilmiş, kurs yeri olarak kullanılmaktadır. Son cemaat yerinden çıkılan minare batıdadır. Harim kısmının duvarları düzgün yonu olarak mahalli siyah taştan yapılmıştır. Son cemaat yeriyle birlikte dört omuz bir çatıya sahiptir. Üzeri kiremit kaplıdır. Kare planlı harim kısmına son cemaat yerinden ve batıdaki kapıdan girilir. Girişin üzerinde iki sütunla taşınan ahşap bir mahfil bulunmaktadır. Tavan ahşap olup ortada bağdadi bir kubbeye sahiptir. Harim kısmını doğudan üç, diğer cephelerde iki olmak üzere, çift sıra yuvarlak kemerli pencereler aydınlatır. Mihrap yivli sütünlarla sınırlandırılmış ve yatay dilimli bir nişe sahiptir. Ahşap minber sadedir. Gülbahar Camii birkaç defa yıkılıp yapılmıştır. Küçük Gülbahar Hatun Camii
Küçük Gülbahar Hatun Mahallesi'ndedir. Büyük Gülbahar Camii'nin doğusunda yer alır. Eski cami harap olunca 1956 yılında biraz kuzeye kaydırılarak yeniden yaptırılmıştır. İlk yapı 16. yy'da, Yavuz Sultan Selim'in eşi, Gülbahar Sultan'a atfedilmiştir

Orta Camii

Şehir merkezinde Yeniköy Mahallesi'ndedir. İlk cami 1737 senesinde yapılmıştır. Bugünkü cami ise 1941 yılında yeniden inşa edilmiştir. Dikdörtgen planlı cami kalın taş duvarlı ve kırma çatılıdır. Kuzey, doğu ve batı tarafından kapıları vardır. Son cemaat mahalli olmayan caminin giriş kısmı üzerinde mahfil bulunmaktadır.

Kale Camii

Kale Mahallesi'nde ve Rize İç Kalesi'nin güneyinde bulunur. 1658 yılında yapılan cami son zamanlarda yenilenmiştir. Arazinin eğiminden dolayı bir zemin kata sahiptir. Zemin kat taş, üst kat betonarme olarak yapılmıştır. Örtü kırma çatılı olup, kiremit kaplıdır. Caminin doğusunda imam odası ve bir servis hacmi bulunmaktadır. Harime küçük bir son cemaat kısmından gidilir. Düz ahşap tavanlı harim, yuvarlak kemerli geniş pencerelerle aydınlatılmıştır.


Müftü Mahallesi Camii

1785 tarihli eski caminin yerine biraz kuzeye kaydırılarak 1965 yılında yeniden yapılmıştır. Camiye sonradan ilave edilen son cemaat mahallinden girilmektedir. Ayrıca doğuya açılan bir kapısı vardır. Muntazam kesme taştan yapılmış caminin harimini yüksek kasnaklı, kurşun kaplı bir kubbe örter, kuzeybatı köşede taş minare yer alır. Caminin mihrabı taş, minberi ahşaptır. H.1200/M.1785 tarihinde yapılmış cami kırma çatılı idi. Cephelerden iki sıra pencere ile aydınlanıyordu.

Reşadiye Camii

Reşadiye Mahallesi'nde yıkılıp yenilenen camilerden birisidir. Eski caminin yapılışı 1671 olarak kabul edilmektedir. Bugünkü cami 1962 yılında yaptırılmıştır. Camiönü Cami
Camiönü Mahallesi'nde yer alır. Halk arasında Fener Camii olarak da bilinir. Kitabesine göre eski cami 1698 yılında yapılmıştır. Eser 1949 yılında yenilenmiştir. Değirmendere Camii
Değirmendere Mahallesi'ndedir. Bu cami de yenilenerek günümüze gelmiş tarihi eserlerden birisidir. İlk cami H.1200/M.1786 yılında yaptırılmıştır.Minaresi sonradan yapılmıştır.

Taşçıoğlu Camii

Yenimahalle'de yer alır. Yıkılıp yenilenen camilerden birisidir. H.1126-1131/M.1714-1718 tarihleri arasında Cezayirli Kaptan Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır. Bu caminin mimari özellikleri hakkında bilgimiz yoktur. Büyük bir ihtimalle kırma çatılı bir yapıydı. Bu caminin H.1250/M.1834 yılında onarıldığını biliyoruz. 20. yy'ın başlarında camiye Taşçıoğlu adlı bir hayırsever tarafından bir kısım ilave edilerek, onartılmış, bundan sonra cami Taşçıoğlu Camii olarak anılmıştır. Caminin 1940 yılında yeniden onarıldığı bilinmektedir. Bugünkü caminin inşaatına 1979 yılında başlanmış ve uzun yıllar sürmüştür.

Şeyh Camii

Şehir merkezinde, eski Vilayet Konağı'nın güneyinde eski Piri Çelebi Mahallesi'nde yer alır. İlk cami 1711 yılında yapılmıştır. Bu yapı bazı onarımlarla 1953 yılına kadar gelmiştir. Bugünkü caminin inşası 1953-1965 yılları arasında tamamlanmıştır. Şeyh Camii, Merkez Camii'nden sonra Rize'nin en büyük ve özen gösterilerek yapılmış camisidir. Beş bölümlü bir son cemaat mahalli ve kare bir harimden meydana gelen çifte minareli bir eserdir. Merkez Uzunkaya Köyü Camii
Köyün merkezinde eski bir mezarlığın kenarında yer alır. İlk olarak 19. yy'da yapıldığı tahmin edilen cami son yıllarda yıkılarak yenilenmiştir. Bugünkü cami kesme taş duvarlı, dikdörtgen planlı bir yapıdır. Camiye doğudan girilmektedir. Harimde, kuzey cephede bir mahfil bulunmaktadır. Mahfilin köşk kısmında ve kapılarında eski camiden kalan ahşap süslemeli parçalar kullanılmıştır. Taş minaresi kuzeybatıdadır. Caminin doğusunda imam evi ve Kur'an Kursu yapılmıştır.

Ekşioğlu Camii (Ardeşen)

Bu cami ilçe merkezinde Çiftekavak Mahallesi'nde yer alır. Onarılıp yeni ilaveler yapılarak günümüze gelmiştir. İlk cami Ekşioğlu Hacı Mustafa Efendi tarafından inşa edilmiştir. Bu yapı H.128/M. 1869 yılında yenilenmiştir. Yenilenen caminin kuzeyine, yakın yıllarda bir kısım ilave edilmiş, kuzeybatısına da minare yapılmıştır. Seslikaya Köyü Camii (Ardeşen)
Köyün merkezinde yer alır. 1801 yılında yapılmış, bölgenin ahşap süslemeli camilerinin güzel bir örneğidir. Yapı malzemesi muntazam yontulmuş taş ve ahşaptandır. Dikdörtgen planlı olan caminin yakın yıllarda önüne yeni bir kısım ilave edilmiştir. Kuzeydoğudaki minare de bu sırada yapılmıştır. Harime kuzey cephedeki kapıdan girilir. Girişin üzerinde mahfil bulunur. Harimin aydınlatılması, her cephede altta büyük, üstte küçük düz lentolu ikişer pencere ile sağlanmıştır. Caminin taş mihrabı sadedir. Esas önemli olan ahşap süslemeli minber, mahfil ve tavandır. Minberin yan yüzleri ve korkulukları barok karakterli kıvrım dallar, S kıvrımları ile doldurulmuştur. Aynalıkta kıvrım dallar arasında stilize laleler bulunur.

Tunca Köyü Camii (Ardeşen)

Meyilli bir arazide kurulmuştur. 1902-1909 yılları arasında yaptırılmıştır. Kesme taştan inşa edilmiş, kırma çatılı bir camidir. Zemine bir medrese katı yerleştirilmiştir. Son cemaat mahalli olmayan camiye kuzey cephesinin ortasından ve kuzey batıdan girilir. Harim düz letonlu iki sıra pencere ile aydınlatılmıştır. Caminin taş mihrabı sade bordürlerle çevrilmiştir. Minber ahşaptır ve yüzeyi bütünüyle barok karakterli bölgesel motiflerle süslenmiştir.

Yukarı Durak Camii (Ardeşen)

Büyük Mahalle'de M.1743 yılında inşa edilmiştir. Kalın taş duvarlara sahiptir. Kapı kanatları ve minberi orijinaldir ve ahşap süslemelidir. Cami günümüze gelinceye kadar birçok onarım geçirmiştir.

Işıklı Camii (Ardeşen)

Son zamanlarda kuzey cephesinde bir son cemaat mahalli eklenmiştir. Esas cami muntazam taş duvarlı, kırma çatılı bir yapıdır. 1887 yılında yaptırılmıştır. Süsleme bakımından ahşap minber, tavan ve mahfil önemlidir. Minber süslemesi, Tunca Camii minberine benzer. Büyük bir dair içerisinde çıkan C kıvrımları ile barok karakterli diğer motifler bütün yüzeyi kaplamıştır.

Şenköy Camii (Çamlıhemşin)

Son derece meyilli bir arazide yapılmıştır. İki katlı bir camidir. Zemin kat taş duvarlı, esas kat bütünüyle ahşaptır. Geniş saçaklı olan caminin dört omuzlu kiremit kaplı bir çatısı vardır. Bölgenin geleneksel ahşap camilerinden birisidir. Ahşap süsleme mahfil korkuluğunda ve minberde görülür. Nakış ve kalem işi süslemeler sadedir. Cami 1900 yılında köy halkı tarafından yapılmıştır.

Aşağı Çamlıca Köyü Camii (Çamlıhemşin)

Taş duvarlı iki katlı, kırma çatılı bir yapıdır. Zemin kat medrese olarak yapılmıştır. Medrese katına kuzeydoğu köşesindeki kapı ile girilir. Bu kısım epeyce elden geçmiştir. Sadece batı duvarlarında bir ocak kalmıştır. Hariminahşap döşemesi son yıllarda betonarme olarak değiştirilmiştir. Caminin minberi çok iyi bir ahşap işçiliği gösterir. Sahte kemerli iniş kompozisyonları üzerinde bir daireden çıkan S ve C kıvrımlı yan yüzleri kaplar. Dilimli kemerlerle taçlandırılan nişler ve üçgen aynalık, sadeleştirilmiş bir barok üslubu yansıtır.

Cafer Paşa Camii (Çayeli)

Denize hakim bir teras üzerinde, eski bir mezarlığın yanında yer alır. 1467 yılında yaptırılan camii onarımlarla günümüze gelmiştir. Bugünkü caminin kuzey tarafına yeni bir kısım ilave edilmiştir. Burası imam evi ve Kur'an Kursu olarak kullanılmaktadır. Esas cami kareye yakın, dikdörtgen planlı bir harimden meydana gelmektedir. Moloz taş duvarlı olup, kiremit kaplı kırma çatıya sahiptir. Harimin girişinde iki ayağa oturan bir mahfil bulunur. Harim yanlarında üçer, kıble tarafında ikişer pencereye sahiptir.

Ormancık Camii (Çayeli)

Mahmutlu ve Geyik Mahalleleri arasında yer alır. Bölgenin geleneksel ahşap yığma duvarlı, kırma çatılı camilerinden birisidir. 1826 yılında yaptırılmıştır. Caminin bir zemin katı bulunmaktadır. Burası eskiden medrese-mektep olarak kullanılıyordu. Esas cami bir giriş bölümü ve harim kısmından meydana gelmektedir. Giriş bölümündeki sedirlerde oturulmaktadır. Bu bölümün üzerindeki mahfil ve saçağı dört ahşap sütun taşımaktadır. Bu mahfile iç mahfilden bir kapı ile girilir. Caminin ahşap oyma olarak oya gibi süslendiği görülür. Ahşap süslemeler kapı, minber, mihrap ve mahfil üzerinde yoğunlaşmıştır. Kemerli kapının kanadı ve geniş çevresi üzerinde; kıvrımdal kompozisyonu tek bir ağaçtan oyulmuş mihrap nişinin kenarındaki bordür üzerinde de yer alır. Nişin kavsarası ve köşelikleri geometrik olarak çizgi bezemelidir. Mihrabın dış çerçevesi üzerinde geç devirde yapılmış boyalı bir bordür yer alır.

Fındıklı Merkez Camii (Fındıklı)

Bir son cemaat yeri ve dikdörtgen planlı harim kısmından meydana gelen kırma çatılı bir camidir. Birkaç yapı evresi geçirmiştir. İlk caminin 18. yy'da yapıldığı tahmin edilmektedir. Alt kat revaklı bir girişten sonra iki odadan oluşmaktadır. Üst kat Kur'an Kursu olarak kullanılmaktadır. Bu kısım Rize'nin benzer camileri gibi 20. yy başlarında yapılan bir onarımla bugünkü durumuna kavuşmuştur.

Meyveli Köyü Camii (Fındıklı)

Orta Mahalle'de yer almaktadır. İki katlı, bölgenin tipik ahşap yığma camilerindendir. 1871 yılından Mustafa Bin Alişan tarafından yaptırılmıştır. Zemin kat medrese bölümüdür. Medresenin iç kısımları yıkılmıştır. Sadece ocaklar günümüze gelmiştir. Caminin cephesine yeni bir kısım ilave edilmiş, son cemaat mahalli kısmen bozulmuştur. Son cemaat mahallinin üzerinde, iç mahfile bağlantılı fevkani bir mahfil bulunur. İç mahfili U şeklinde kıble duvarına kadar uzanır. Süsleme bakımından minber aynalığı, mahfil köşkü ve korkulukları zengindir. Minber üzerinde geometrik, korkuluklar üzerinde ise halat örgü ve yatay palmet dizilerinden meydana gelen süsleme unsurları görülür. Ayrıca sütun başlıkları üzerinde Mührü Süleyman motifine de yer verilmiştir.

Kıbledağ Camii (Güneysu)

Köyün merkezinden Ilıca Mahallesi'ne taşınmış, 1862 yılında yapılmıştır. Bölgenin geleneksel ahşap camilerinden birisidir. Taşınma sırasında beton bir zemin kat üzerine oturtulmuş, kuzeyine yeni bir kısım ilave edilmiştir. Bununla birlikte caminin orijinal unsurları korunmuştur.

Bilen Köy Camii (Hemşin)

Köyün merkezinde iki katlı olarak yapılmıştır. Alt kat, kısmen ahşap duvarlı olarak inşa edilmiş medrese bölümüdür. Bu katta iki bölümlü bir dershane ve bir hoca odası bulunmaktadır. Dershanede taş ocaklar, eski sıra ve kürsü parçaları mevcuttur. Güneybatıda ocağı bulunan oda hocaya aittir. Caminin kuzeybatısında hayat kısmı bulunur. Harim kısmına ahşap oymalı bir kapı ile girilir. Giriş bölümünün üzerinde yer alan mahfili U planlı olup yanlarda kıble duvarlarına kadar uzanır. Doğu taraftaki ahşap ayakların farklılığı, mahfil uzantısının geniş olması bu kısmın sonradan ilave edildiğini göstermektedir. Gerçekten de yaşlı köylüler caminin genişletildiğini söylemektedirler.

Çamlık Köyü Merkez Camii (İkizdere)

Eğimli bir arazide oluşturulan bir teras üzerine kurulmuştur. Batısında bir medrese, imam evi bulunmaktadır. 19. yüzyılın sonlarında yapılmış ahşap camilerden birisidir. Esas cami kısmında batı cephesinin ortasından girilir. Kuzey kısmında mahfil bulunur. Harim sadece güney cephesindeki iki sıra pencere ile aydınlatılmıştır. Şimşirli Köyü Camii (İkizdere)
Arazinin eğiminden dolayı yüksek taş duvarlı bir subasman üzerine kurulmuştur. 1853-1857 yılları arasında Ahmet Usta tarafından yapılmış ahşap yığma bir camidir. Cami kareye yakın bir dikdörtgen alanı kaplar plan kuzey cephedeki giriş ve harimden meydana gelmektedir. Giriş kısmının üzerinde iç mahfile bağlanan fevkani bir mahfil bulunmaktadır. Kuzeyinde bir medresesi vardır. Bu medrese ile cami arasında 1988 yılında yapılan minare yer almaktadır.

Güneyce Hacı Şeyh Camii (İkizdere)

Kurtuluş Mahallesi'nde meyilli bir arazide kurulmuştur. H.1304/M.1887 tarihinde İstanbul Kütüphane Müdürü Hacı Osman Niyazi Sipahioğlu tarafından yaptırılmıştır. Ustaları ise Pazarlı Ali ve Hasan'dır. Zemin katında taş duvarlı bir medrese katına sahiptir. Esas cami ahşap olarak inşa edilmiştir. Kuzeydeki giriş kapısının sağında birkaç mezardan oluşan bir hazire vardır. Harimin batı duvarı eğimden dolayı taş yapılmıştır. Ana plan, giriş bölümü ve harim kısmından meydana gelmektedir. Giriş tadil edilmiştir. Kalıntılardan anlaşıldığına göre kuzey cephede diğer camilerdeki gibi içeriye bağlı bir fevkani mafil vardı. Bugün giriş bölümünün sağında ocaklı orijinal bir oda bulunur. Bu oda sol tarafa yerleştirilmiştir. Zivane Köprüsü Camii
Cami Of'un Keler Köyü'nden sökülerek bugünkü yerine çay alım merkezinin üzerine kurulmuştu. 1834 yılında yapılmıştır. H.Hoca Köyü'nün Zivane Köprüsü mevkiindedir. Bölgenin ahşap camilerinin en iyi örneklerinden birisidir. Yapı ahşap süsleme bakımından çok zengindir. Kapı, mihrap, minber, mahfil ve tavan çok çeşitli motif ve kompozisyonlarla süslenmiştir. Kapı kanatları ve yan pervazlarında stilize hayat ağaçları yer almaktadır. En dışta hasır örgülü panolar bulunmaktadır. Ahşap mihrap nişini, kıvrımdallı stilize bir ağaç çevreler. Minberin yan aynalıkları, Şimşirli Camii gibi dikey panolara bölünmüş olup, her pano içerisinde, dalları lalelerle sonuçlanan ağaç motifleri yerleştirilmiştir.

Yücehisar Camii (Pazar)

Köyün merkezinde yer alır. Bir medrese ile birlikte 1799 yılında Ayşe Hanım tarafından kargir olarak inşa ettirilmiştir. Camiye kuzey taraftaki medreseden iki kapı ile gidilir. Harim doğu batı yönünde uzanır. Giriş bölümü üzerinde mahfil kısmı bulunur. Caminin kuzeybatıdaki ana giriş kapısının kanatları üzerinde geometrik sekizgen geçmelerden oluşan bir süsleme vardır. Minber aynalığı üzerinde birçok karakterli, merkezde büyük bir daireye bağlanan S ve C kıvrımlarına yer verilmiştir. Mahfil korkuluklarının iç yönünde geometrik ve bitkisel süslemeli bir bordür dolaşmaktadır. Caminin ahşap süslemeleri Hemşin Bilenköy Camii ile yakın benzerlik göstermektedir.

RİZE EVLERİ

Eski Rize Evleri

Şehir merkezinde çok az sayıda eski ev koruma altına alınmıştır. Bunların da iki, üç tanesi korunup yaşatılmaktadır. Rize evlerinin yapımında geleneksel yapı malzemeleri ve teknikleri kullanılmıştır. Bu evler yığma taş ve dolma göz tekniğinde yapılmış duvarlar, dört yana eğimli, kiremitle kaplı çatılara sahiptirler. Şehir evleri genellikle iki veya üç katlıdır. Zemin katta, ahır, kiler gibi servis hacimleri kullanılır. 1.katta mabeyn, sofa ve odalar bulunmaktadır. Mabeynde (esas yaşanılan alan)Bulunan ocakta yemek pişirilir. Odalar geleneksel olarak tasarlanmışlardır ve bazıları ahşap süslemelidirler.

Tuzcuoğulları Evi

Rize'nin en eski evlerinden birisidir. 18. yy olarak tarihlenebilir. Üç katlı olarak yapılmış mabeynli bir evdir. İçerisinde de çok sayıda oda, hela ve banyo bulunmaktadır. Evin dışında ayrıca bir mutfak ve konak hamamı yer almaktadır. Çağlayan Mustafa Hacaloğlu Evi (Fındıklı)
Köyün girişinde,mahallenin batısında mahallenin batısında yer alır. Beş katlı geleneksel ev ve serenderin oluşturduğu yapı Bölgenin en eski ve tipinin en iyi örneklerinden birisidir.

Hurşit Bey Evi (Fındıklı)

1849 yılında Mehmet Usta tarafından yapılmıştır. İki katlı, hayatlı tipte bir evdir. Zemin kat ahır, birinci kat esas yaşama alanıdır. Zemin kat yonu taş, birinci kat dolma göz duvarlara sahiptir. Evin esas planı mabeyne (hayat) bağlı bir iç hayat ve etrafındaki odalardan oluşmaktadır. Odaların kapı kanatları, yüklükleri, tavanlar ahşap süsleme bakımından zengindir. Taş ocakların alınlıkları yaşmakları üzerinde bitkisel süslemeler ve kitabeler yer alır. Evin süslemeli odası batıdaki baş odadır. Burada yan duvarlar üzerinde bazı büyük yapıları cami, saray, gemi, tren, top arabası gibi tasvirler yer almaktadır. Evin giriş katındaki yarım daire merdiven ve eve su girişini sağlayan taş yalaklar ilginç özellikler taşırlar.

Rize İl Merkezi ve İlçelerindeki Tarihi Eserler

Rize Atatürk Müzesi

(Mataracı Mehmet Efendi Evi) Müftü Mahallesi'nde yer alır. Kuzeyinde geniş bir bahçesi vardır. 20. yy'ın başlarında yapılmıştır. İç sofalı, planlı, üç katlı bir evdir. İkinci katta, kuzeydoğudaki oda Atatürk'ün kaldığı odadır. Atatürk, 1924 yılı Eylül ayında "Atatürk'ün Sonbahar Gezisi" olarak bilinen birkaç ay süreli bir geziye çıkmış, bu gezi sırasında Karadeniz illerini ziyaret etmiştir. İşte bu gezi günlerinde Atatürk, beraberinde eşe Latife Hanım, birkaç milletvekili olduğu halde 17 Eylül 1924 gürü Trabzon'dan Hamidiye Vapuru ile Rize'ye gelmiş, Rize de coşkun gösterilerle karşılanmıştır. O geceyi Rize'de Mataracı Mehmet Bey'in evinde geçiren Atatürk, ertesi günü şehirde bazı ziyaretlerde bulunmuş, incelemeler yapmış, saat 16.30'da ayni vapurla Giresun'a hareket etmiştir. Çatısı ile birlikte 3 katlı olan ev 1902 yılında Mataracı ailesi tarafından yaptırılmıştır. Rize'de Atatürk'ün bir gece konuk olduğu ev, daha sonra sahibi Mehmet Mataracı'dan yeğeni Osman Mataracı'ya geçmiştir. Atatürk'ün 100. Ölüm yıldönümü dolayısı ile Atatürk Müzesi yapılmak üzere, Osman Mataracı evini Rize Özel İdaresine bağışlamıştır. Mataracı Mehmet Efendi Evi restore edilmiş ve müze olarak 27.12.1985 tarihinde ziyarete açılmıştır. Evin bir bölümü de Kültür Merkezidir. Zemin katta, Rize İl merkezinden toplanan kitabeler ve mezar taşları, birinci katta ise bazı ahşap oymalı mimari parçalar, dokuma araç gereçleri, etnografik eserler sergilenmektedir. İkinci katta ise Atatürk zamanından kalan eşyalar, Atatürk'e ait giysiler, Kurtuluş Savaşı ve Atatürk'e ait fotoğraflar bulunmaktadır.

Rize Müzesi















Rize Müzesi Müdürlüğü 1984 yılında Atatürk evi olarak hizmet vermeye başlamıştır. Kültür Bakanlığı tarafından şehir merkezinde restorasyonu tamamlanan iki adet eski eser yapıdan sarı ev olarak adlandırılanın teşhir ve tanzimi tamamlanarak 27.06.1998 tarihinden itibaren müze olarak parçalanmış olup, zemin kat kafeterya bölümü ve ikinci kat ise yöresel yemeklerin sunulduğu lokanta olarak hizmet vermektedir. Rize müzesinde 52 arkeolojik, 1014 etnografik, 594 sikke, 17 Mühür ve mühür baskısı ve 3 arşiv vesikası, 17 el yazması olmak üzere toplam 1695 envanterli eser bulunmaktadır.

KALELER

Rize Kalesi















Şehir merkezinin güneybatısında yer alır. İç Kale ve Aşağı Kale'den meydana gelmektedir. Yoğun yerleşme sebebiyle Aşağı Kale tamamen yok olmuş, batı tarafından bazı sur parçaları ve kuleleri günümüze gelebilmiştir.

Kız Kalesi
















Pazar İlçe merkezinin batısında küçük bir yarımada üzerinde kurulmuştur. Kayaklık bir zemin üzerinde bulunan kalenin kara ile bağlantısı kesilmiştir. Yaklaşık 7x7 m boyutlarındaki kalenin duvarlarında muntazam taş işçiliği görülür. Giriş kapısı batıdandır. Güney surlar yıkılmıştır. Sağlam kalan duvarlarda mazgal pencereleri ve yuvarlak kemerli üst kat pencereleri yer almaktadır. Kız Kalesi'nin kesin olarak kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. 13.-14. yüzyıllarda Trabzon Devleti zamanında yapıldığı sanılmaktadır. Kale, Osmanlı döneminde onarılarak kullanılmıştır.

Cihar Kale

Sahilden 7 km içeride, Yücehisar Köyü sınırları içinde Hemşin Deresi'nin doğusunda yer alır. Ana plan yuvarlaktır. Surların taş işçiliği muntazam değildir. Kapısı kuzeydoğudadır ve iki kule ile desteklenmiştir. Ortada yarım daire planlı bir kule bulunmaktadır. Bozuk Kale
İl merkezinin 10 km doğusunda Gündoğdu'da, aynı adla anılan derenin kenarında yer alır. Denizden 30 m yükseklikte kurulmuş küçük bir gözetleme kulesidir. Karadeniz sahillerinde sık görülen küçük orta çağ kalelerinden biridir.

Zil Kalesi















Bölgenin en dikkate değer eserlerinden birisidir. İlçe merkezinin 15 km güneyinde, Fırtına Deresi'nin batı yamaçları üzerinde kurulmuştur. Kalenin üzerinde inşa edildiği sarp kaya kütlesi denizden 750 m dere yatağından yaklaşık 100 m yüksekliktedir. Kale; dış surlar, orta surlar ve iç kaleden meydana gelmektedir. Kale doğal bir kaya kütlesi üzerinde kurulmuştur. Dış kalenin kapısında kuzeybatı yönündeki patika bir yolla ulaşılır. Kuzeydeki kapının söğe taşları sökülmüştür. Bir teras yardımıyla orta surlar seviyesine çıkılır. Buradan ikinci kapı yardımıyla kale içerisine girilir. Orta kale içerisinde üç önemli yapı bulunmaktadır. Bunlar muhafız binası, şapel ve başkuledir. Kulenin dört katlı olduğu, duvarlardaki hatıl izleri ve kiriş deliklerinden anlaşılmaktadır. İçerisinde ince bir bölüntü duvarı ve dolgu toprak vardır. Duvarlar üzerinde doğu yönünde kemerli pencereler, diğer taraflarda mazgal delikleri bulunmaktadır. Kulenin üstünün dendanlı bir teras şeklinde olduğu belirlenmiştir. Duvarlar içerisinde dikey uzanan boru yuvaları belki de kapanmış sarnıçları su akıtıyordu.

Kale-i Bala (Yukarı Kale)

Çamlıhemşin İlçesi'ne 40 km uzaklıkta, Hisarcık Köyü sınırları içerisinde Fırtına Deresi'nin kaynaklarına hakim bir noktada kurulmuştur. Kaynaklarda geçen bir diğer adı da Varoş Kale'dir. Kalenin ana planı dikdörtgen olarak tanımlanabilir. Doğusu, güneyi ve kısman kuzeyi sarp kayalıktır. Batı tarafı eğimli bir arazi üzerindedir. Giriş kapısı kuzeybatıdadır. Kalenin kurulduğu yer ve duvar işçiliği bakımından Zil Kale ili ilişkisi açıktır. Zil Kale ile aynı tarihlerde yapılmış olmalıdır. Şehitler Çeşmesi İslampaşa Mahallesi'nde eski Güneysu yolu üzerinde 1917 yılında yapılmıştır. Dairevi kemerli bir cepheye sahiptir. Tek lülelidir ve lülesi üzerinde taslığı vardır. Çeşme, 1916 yılında şehrin savunması sırasında şehit olan askerlerimizin gömüldüğü bir yerde yapılmıştır. İşgal sırasında Ruslar bu şehitlikten yol geçirmek için kazı yapınca şehitler buradan nakledilmiştir. Bu nakil sırasında şehit askerlerin çürümüş elbiselerinden çıkan paralarla halk bu çeşmeyi yaptırmıştır. Çeşmenin üzerinde Latin harfli kitabe metni ünlü şair Bayburtlu Hicrani tarafından yazılmıştır.

RİZENİN İLÇELERİ

1-Ardeşen
2-çamlıhemşin
3- Çayeli
4- Derepazarı
5- Fındıklı
6- Güneysu
7-Hemşin
8- İkizdere
9- İyidere
10-Kalkandere
11-Pazar
12-Merkez
Bu ilçelerin bazılarının eski adları halen yöre halkı tarafından kullanılmaktadır. Ancak bölgenin çok fazla göç vermesi bu köylerin eski adlarının kullanan ve bilen insan sayısını azaltmıştır. Genelde tüm isimleri yalnız yörenin en yaşlı insanları bilmektedir, genç nüfus ise bu isimleri bilmemekte, bilenler de çeşitli sebeplerden dolayı kullanmamaktadır. Bu şekilde sözlü bir kültürel ve tarihi miras olan eski köy isimleri unutulmaktadır. Bu konu hakkında araştırma yapan kişilerin de bu isimlerin tümüne ulaşması neredeyse imkânsız hale gelmektedir. Aşağıda yalnız bazı ilçelerin bazı köylerinin isimleri verilmiştir, diğer ilçelerin köylerinin eski isimlerine ulaşmak mümkün olamamıştır. Bu isimlerinda bazıları yöresel sözlü dilin yazılı dile geçirilmesi esnasında bazı harf değişikliklerine uğramak zorunda kalmıştır. Ayrıca bölgenin coğrafi koşullarından dolayı bazı bölgelerin köy mü yoksa mahalle statüsünde mi değerlendirileceği konusunda zorluklar yaşanmış, bu durumlarda bölge halkının tanımları doğru olarak kabul edilmiştir...

Bazı ilçeler,köyler ve mahalleleri
Çayeli
Eski adı Mapavri'dir.
1- Musadağı: Arpik
2- Aşıklar: Asrifos
3- İncesırt: Aytoroz
4- Uzundere: Piraştani
5- Yeşiltepe: Tolunis
6- Kara ağaç: Raşoti
7- Orta köy: Makraş
8- İncesu: Mapripudiyam
9- Çukurluhoca: Babik
10- Yamaç: Çikaron
11- Sefalı: Liloz
12- Sarısu: Mesavri
13- Beyazsu: Palodya
14- Gürgenli: Aleva
15- madenli:latom
16- Kestanelik: Miloz
17- Yanıkdağ: Fenaçi
18- Armutlu: Hacili
19- demrihisar: Perkami

Fındıklı
Eski adları bazı yerlerde Sebali ve Viçe olarak geçer.
1- Sümer: Sumila
2- Aslandere: Abuikşemşini
3-Çağlayan: Abuiliya
4- Çınarlı: Çurçava
5- Sahil: Mekiskiri
6- Gürsu: Paçaksiliuliya
7-Merkez mahallaesi: Viçenoa
8- Ilıca mahallesi: Gori
9- Aksu mahallesi: Abusufla
10- Beydere: Çupa
11- Saat: Çati
12- Meyvalı: Çenapeti
13- Derbent: Trevenidi
14- Yeni köy: Gurupiti
Hemşin
Eski adı Hamşeni veya Hamamaşen'dir
1- Bahar mahallesi: Badara
2- Mutlu mahallesi: Podollu
3- Nurluca: Çanava
4- Levent: Çoço
5- Yaltı kaya: Gomno
6- Çamlı tepe: Nefsi zuha
7- Bilen köy: Tepani
8- Akyamaç: Tecina
9- Hilal: Sasğırlı 10-Papagör:Yaltkaya 11-yeniköy gelehli taboğla

İkizdere
Eski adları; Kurais seba'dır.
1- Güvenköy: Yetimhoca
2- Başköy: Cimiibaşköy
3- Orta köy: Cimli paşaköy
4- Çiçekliköseli: Çiçkli
Kalkandere
Eski adı Karadere'dir
1- Dülger: Maşer
2- Çağlayan: Nandri
3-yolbaşı[boya]
4- Dilsizdağı: Taseri
5- Geçitli: Tivranoz
6- Çayırlı: Yukarısilvani
7- Yokuşlu: Aşağısilvani
8- Ormanlı: Pati


Pazar
Eski adı Atina veya Atena dır.
1- Kesik Köprü: Hudisa
2- Güney: Avramiti
3- Tektaş: Pogina
4- Uğrak: Çingit
5- Derebaşı: Çukita
6- Hamidiye: Kuçuma
7- Aktepe: Çitati
8- Sessizdere: Papilati
9- Ortayol: Melezkur
10- Ocak: Sapu
11- Kayağantaş: Storli
12- Kuzeyce: Surminati
13- Dağdibi: Suleti
14- Topluca: Mesemiti
15- Soğuksu: Şileriti
16- Güzelyalı: Duduvati
17- Suçatı: Apso
18- Şehitlik: İksaku
19- Aktaş: İksunari
20- Darılı: Aranişi
21-Yücehisar: Lamğo
22- Akbucak: Mermanat
23- Hisarlı: Koskovati
24- Subaşı: İksaçipiti
25- Akmescit: Cacivati
26- Papatya: Papati
27- Şentepe: Gluvaiti
28- Bucak: Açaba
29-Alçılı: Haçkun
30-Subaşı: Haçapit
31-Elmalık: Kuzika
32-Tütüncü: Tavlat
33-Tektaş: Hunar
34- Akmescit: Aranaş
Ardeşen
Yöredeki adı Artaşen veya Artaşeni olarak geçer. Genellikle iki dil bilen (Lazca-Türkçe)halkın çoğunlukta olduğu ilçedir.
Güney Köy: Omcore
Akdere: Hocibat
Doğanay: Şangul
Bayırcık: Yanivat
Yeşiltepe: Buna
Akpınar: Kanteva
Aşağı durak: Tsaleni mzğemi Yukarı durak: cileni mzğemi
Beyaz kaya: Ağeni
Sesli kaya: Amgvani
Yamaçdere: Bakoz
Kirazlı köy: Celayizkuri
Kavaklıdere: Cibustasi
Şentepe: Çiçivat/Çiçivoti
Eski armutluk: şaşkeni
Tunca: Dutğe
Düz köy: Furtona
Işıklı: Hara(nahiye)
Esen tepe: Iksokovati
Şenyurt: Meikzeniti
Başköy: Metiski
Gündoğan: Mutafiyi
Merkez köyü: Noha
Yeniyol Köyü: Oce
Çamlıhemşin
Bölgenin en geniş yüzölçümü olan ilçesidir. Ancak nüfus oranı en az olanlar arasında ilk sıralardadır. Yazın nüfus oranı turizm faaliyetleri dolayısıyla artar. Eski adı Vije altı - Vije dibi'dir.
1- Köprübaşı: Abiçho
2- Aşağışimşirli: Conottobra
3- Yolkıyı: Küşüve
4- Dikkaya: Megali iskilit
5- Yukarışimşirli: Melivar
6- Ülkü: Mollaveyis
7- Topluca: Çano
8- Yazlık: Varoşi
9- Şenyuva: Çinçiva
10-Yayla köy: Elevit
11-Çayırdüzü: Guvanti
12-Kaplıca: Holco
13-Zilkale: Goluna
14-Murat köy: Kümilo
15-Güroluk: Livik-Cakesli
16-Ortaklar: Başköy

19 Nisan 2010 Pazartesi

RİZE YÖRESİ

RİZENİN TARİHÇESİ

Yöreye hakim olan orman dokusu nedeniyle, Rize'nin tarih çağları ile ilgili bilgilere ışık tutacak arkeolojik bulgular da bu güne kadar ortaya çıkarılamamıştır. Rize'nin tarihi ancak komşu illerin ve bölgelerin tarihleri ile bağlantılı olarak ele alınabilmiştir.Rize ilinin adı ile ilgili olarak değişik görüşler ileri sürülmüştür; Yunanca pirinç anlamına gelen Rhisos, Rumca'da "RIZA" olarak dağ eteği anlamında kullanılmıştır. Osmanlıca'da ise "RİZE" ufak kırıntı, döküntü anlamındadır. Ayrıca Erzincan'ın Sakalar dönemindeki "Eriza" olan adının başındaki "e" sesinin düşmesi ile adaş olarak Rize için de kullanıldığı ifade edilmektedir. İLK TARİHİ İZLER
M.Ö. 2000'lerde Kafkas dağları ile Karadeniz'in kuzeyinde yaşayan Kimmerler'in Ülkesi, M.Ö. 720 yıllarında Sakalar tarafından işgal edildi. Kimmerler'in Azak denizi ile Kafkaslar arasında yaşayan kolu, Sakalar'ın baskısı ile M.Ö. 714 yıllarında yurtlarını bırakarak Aras ve Çoruh nehri boylarınca yayıldılar. Kimmerler'in bu ilk göçleri, en eski destani Gürcistan tarihi olan "Kartlis-Çkhovrebe"da kartli (Gürcistan) ve komşularını esarete aldıkları ilk seferi diye anılmaktadır. Daha sonraları Kızılırmak ve Adana Bölgesine kadar hakim olan Kimmerler'den, Trabzon-Bayburt arasındaki Kemer dağı, Rize Çayeli İlçesi çıkışındaki Kemer köyü, Kızılırmak boyundaki Gemerek ile Kars'ın doğusunda yer alan Ümrü gibi coğrafya adları günümüze kadar gelmiştir. Aşağı Tuna ve Karpatlara kadar Doğu Avrupa'ya hakim olan Sakalar M.Ö. 680 yılında kendilerine itaat etmeyen son Kimmerler'i de yenerek Azerbaycan ve Gürcistan'a yayıldılar. Saka Kralı MADOVA'nın M.Ö. 626'da Medler'ce hile ile öldürülmesi üzerine Heredot'un andığı "Asya'da 28 yıl süren Sakaların hakimiyetleri" sona erdi. Saka göçleri sırasında, Aşağı Çoruh ve Rize-Batum arasına "Kalaç" adlı bir Türk boyu yerleşmiştir. Bu boyun yerleştiği bölgeye, M.S. 150 yıllarında yazılan PTOLEMEUS'un coğrafyasında Kalarzen, Gürcü kaynaklarda ise Klarc-et (Klarç yurdu) denmektedir. Batum-Rize arasında güneyden Karadeniz'e esen sıcak rüzgarlar hala "Kalaş yeli" olarak anılmaktadır. Ayrıca Rize yöresindeki Türkmen/Oğuz topluluğu içinde yer alan Askur Boyunun Rize'nin doğusundaki Askoroz çayı diye bilinen çaya adını vermiş olması gerektir. Yine Sakaların Horosan kolunun gelen Arşaklar ve Balkarlar Bayburt çevresi Çoruh vadisi boyunca yerleşmişlerdir. Bu yüzden Bayburt ve İspir'in kuzeyindeki sıra dağlara günümüze kadar ve hece kaymasıyla "Balkal" ve buradan güneye doğru esen yağmur getiren rüzgara da "Balkal yeli" denile gelmektedir. Rize'de Hemşinlilerin en güzel yaylaları Baykal dağlarındadır.

KOLONİ DÖNEMİ

M.Ö. 670 yılında Ege'de yaşayan Milletoslu denizciler Marmara ve Karadeniz kıyılarında Plinius'un tarihine göre 10 kadar empeion (Pazar yeri) adı verilen ticari nitelikle liman şehirleri kurmuşlardır. Bu arada Rize'nin de Kolonize edilmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Tarihi akış içerisinde M.Ö. 700 YY sonlarında Kimmer akınlarının Anadolu'yu kargaşaya sürüklemesinden faydalanan Medler'in yöreyi istila girişimleri, M.Ö. 550'de Med krallığını yıkan Pers kralı II. Kiros'un aynı şekilde ki istila hareketleri yöredeki savaşçı kavimlerin karşı koymaları nedeni ile Rize çevresinde başarılı olamamışlardır. Büyük İskender'in Pers kralı III. Darius'u kesin bir yenilgiye uğratması ile eline geçirdiği Anadolu Hakimiyeti M.Ö. 323 senesine kadar sürmüştür. Büyük İskender'in ölümü ile İmparatorluğun devamı niteliğinde olan Pontos, Koppodkida, Bithynia gibi krallıklar kurulmuştur. Ancak Trabzon, Rize gibi bir takım serbest şehirler, bu krallıklara bağlı olmadan varlıklarını sürdürmüşlerdir.

PONTOS VE SELÇUKLULAR DÖNEMİ

İskenderin ölümünden sonra Komutanları ve Satraplar arasında çıkar egemenlik savaşlarında bağımsızlığını ilan eden Mitridates Kitistes Karadeniz kıyısında Sinop dolaylarına doğru genişleyen Pontos krallığını kurdu. Pontos kralı Farnakes M.Ö. 180'de Rize'yi İşgal ederek krallığı topraklarına kattı.M.Ö. 5. Yüzyılda Karadeniz'in kuzeyini gezen Herodot sakaların "Alazon" boyundan söz eder. M.S. 23-79 yılları arasında yaşayan Romalı PİLİNUS aynı yörede "Laz'lar" (Laz'oi) adlı bir kavim yaşadığını bildirir. 131 yılında Karadeniz kıyılarını gemi ile dolaşan Romalı ARRİANOS, Karadeniz'in doğusunda hakim olan Lazlardan bahseder. Rize, M.S. 10-395 yılları arasında Roma, 395 yılından itibaren de Bizans hakimiyeti altında yer almıştır. Sakaların Kars, Iğdır kesimine yakın Gökçegöl ile Alagez dağı arasında yaşayan bir boyu olan Amadunuler 626 yılında İranlıların baskısından kurtulmak için Boy Beyleri Hamam'ın öncülüğünde Çoruh ırmağını aşıp Rize'nin Dampur adlı ıssız yerini şenlendirerek ve bu yöreye HAMAM-A ŞEN (Hamamın şenliği) adını vererek yerleşip yurt tuttular. Bu yöreye bu gün Hemşin denmektedir. 646 yılında yöre Araplar tarafından vergiye bağlanmış olup 737 yılında da kısa bir süre Araplar'ın eline geçmiştir. XI. Yüzyıldan itibaren Rize'ye Türkmenlerin akınları yoğunlaşır. 1071 Malazgirt zaferi ile birlikte Bizans'tan feth edilen bölgelerde Türk emirlikleri kurulurken, Erzurum-Saltukluları da Çoruh nehri boyları ile birlikte Rize bölgesini hudutları içine aldılar. Alpaslanoğlu Sultan Melikşahın emirlerinden Ebu Yakup ile Emir İsa Böri adındaki Komutanlar 24 Haziran 1080 Posof-Kol zaferi ile Apkaz-Gürcistan krallığını yenerek Giresun'un batısına kadar olan Doğu Karadeniz bölgesinde Bizans'ın Hakimiyetine son verdiler. Böylelikle Büyük Selçukluların yükselme devrinde tüm Anadolu ile birlikte Rize de Selçukluların hakimiyetine girmiştir.Bu gelişmelerden sonra 100 bin nüfuslu Çepni'ler ile Kürtünler Doğu Karadeniz kıyılarına ve Rize'nin İkizdere kesimine yerleştirildiler. 1098 yılında Danışmenlilerin yöreye kısa bir dönem hakimiyetleri söz konusudur. Ancak Haçlı seferleri yüzünden canlanan Bizanslar, 1098'de Trabzon ve Rize kesimini Emirüssevahil Sülübey'den aldılar. Çoruh vadisinde yerleşmiş olan Kıpçak boyundan Kubasar ailesi ve taraftarları 1195 tarihinde doğudan yeni-Kıpçakların gelişinden rahatsız olarak Bizans idaresindeki Rize ve Trabzon bölgesine gelip yerleşmişlerdir. İkizdere ve Sürmene'deki 60 aileden çok Kumbasar oymağı, bunların torunlarıdır. IV. Haçlı seferinde Frenklerin İstanbul'u işgali üzerine baskıdan kaçan KOMMENLER soyu, 1204 yılında Rize'yi de içine alan TRABZON PONTOS RUM imparatorluğunu kurmuşlardır.

OSMANLILIR DÖNEMİ

Trabzon Rumları, 1456 yılından itibaren Osmanlı devletine vergi vermeye başlamış, 1461 yılında Trabzon'u feth eden Fatih Sultan Mehmet 1470 yılında Ali Paşa ismindeki Komutan tarafından Rize ve çevresi Türk egemenliği altına alınmıştır. Böylece Anadolu Türk birliğine katılan Rize bölgesine, 1461 yılı ve sonrasında Çoruh, Amasya, Samsun ve Tokat'tan; 1466 yılında yıkılan Karamanoğlu Beyliği bir daha canlanmasın diye Konya yöresinden; 1501 yılında Şil Şah İsmail'in yıktığı Sünni Akkoyunlulardan Tebriz ve öteki bölgelerden kaçanlardan; 1515 yılında Dulkadırli beyliği kaldırılınca Mara-Elbistan Türkmenleri Trabzon ve Rize yöresine yerleştirildiler.Yavuz Selim devrinde Trabzon'un doğusundaki dirliklerden bazıları ünlü Oğuz boyu Çepniler'in elinde idi. Fakat Çepnilerin Trabzon'un doğusundaki yerlere ve bilhassa Rize bölgesinde yerleşmeleri sonraki yüzyıllarda olmuştur. Gerçekten Çepniler karada ve denizde yiğitçe mücadele vererek oralarda kalabalık topluluklar halinde yurt tutmuşlardır. Bilhassa Rize şehri ve bölgesinde Çepniler yoğun bir şekilde yerleşmişlerdir. Şimdi Rize şehri ve bölgesinde sadece Türkçe konuşulmasının sebebi bu yoğun Çepni yerleşmesidir. Zamanımızda Rize bölgesindeki köylerde Çepni adlı ailelere rastlandığı gibi, Çepni bu yörede "yiğit" , "gözü pek", "cesur ve çetin", adam manasına geliyor. Yavuz Sultan Selim'in sancak beyliği sırasında Annesi Gülbahar Hatun Sultan Rize'ye gelerek kendi adı ile anılan camii yaptırmıştır. 19. Yüzyılın başlarından itibaren Rize'de Tuzcuoğullarının isyanı değişik tarihlerde birkaç kez tekrarlanmıştır. 1834 yılında bu isyanlara son verilerek Tuzcuoğulları Rumeli de iskan edilmişlerdir. Rize, 1867 Vilayet Nizamnamesine göre Trabzon Vilayetinin merkez sancağının 6 kazasından biri durumundadır. 1877 yılında merkez sancağa bağlı nahiye olmuştur. 1877-1878 Osmanlı Rus savaşının ardından Lazistan sancağı kurulunca Rize hem kaza, hem de bu sancağın merkezi oldu. Birinci Cihan savaşında 9 Mart 1916 tarihinde Rize, Rusların işgaline uğramış, 2 Mart 1918 de bağımsızlığına kavuşmuştur.

CUMHURİYET DÖNEMİ

Cumhuriyet dönemine kadar sancak merkezi olan Rize, 20 Nisan 1924 tarihinde Vilayet olmuştur. 2 Ocak 1936 tarihinde yürürlüğe giren 2885 sayılı Kanunla Erzurum'dan Yusufeli ilçesi, Rize'de Pazar ilçesinden sonraki arazi parseli, ilçe ve bucaklar alınmak sureti ile bugünkü Artvin ili Çoruh adı ile vilayet haline getirilmiş ve Rize ili de tek ilçesi olan Pazarla kalmıştır. Bugün ise Pazar ilçesi ile birlikte 12 ilçesi bulunmaktadır.Atatürk'ün Rize'yi ziyareti "Atatürk'ün Sonbahar Seyahatleri" adlı kitapta şöyle anlatılmaktadır:Atatürk 17 Eylül 1924'te saat 17 sıralarında Hamidiye Kravüzörü ile Rize'ye gelmiştir. Vali, kumandanlar ve halk motorlar ve kayıklarla karşılamaya çıktılar, büyük ve coşkun halk tabakaları karşılama için her türlü hazırlıkları yapmışlardı. Silah sesleri ve coşkun alkışlarla büyük misafir selamlandı.Çeşitli heyetler, karaya ayak basmış bulunan Reisi Cumhuru büyük bir coşkunlukla karşılamışlardır. Her tarafı bayraklarla donatılmış olan Rize, bir bayram yeri haline döndü, Reisicumhur hazretleri hükümet konağına ve bunu takiben belediyeye, halk fıkrası ve kumandanlığa teşrif etti. Görüşmek için gelen heyetler de kurbanlar keserek kendilerine büyük sevgi gösterilerinde bulunmuşlardır. Geceleyin fener alayları düzenlenerek bu sevinç devam ettirilmiştir. Reisicumhur, ayrıca bir hoca heyetini de kabul etmiştir. Bu heyet sunmuş oldukları dilekçede kapatılmış bulunan medreselerin açılmasını arz etmişlerdir.Gazi Paşa Hazretleri, memleket ve millet için nelerin tehlikeli olacağını ihtar ederek bu heyete özet olarak aşağıdaki sözleri söylemiştir.: "Mektep istemiyorsunuz, halbuki millet onu istiyor, bırakınız artık bu zavallı millet, bu evladı memleket yetişsin, medreseler açılmayacaktır, millete mektep lazımdır." Gazinin bu açıklamaları "Bravo" sesleri ile alkışlanmıştır. 17 Eylül 1924 tarihinde Atatürk'ün Rize'ye teşrif ettiklerinde misafir kaldığı ev bu gün Atatürk Müzesi olarak halkın ziyaretine açıktır